İlişki Biçimleri
- Nalan Erpolat
- 10 Kas 2024
- 2 dakikada okunur
İnsan olarak bu dünyaya doğan her canlı için kaçınılmaz bir şey var; ilişkiler. Her birey, kendi doğduğu sosyal çevrenin ilişki biçimi ile büyüyor ve kendini de o ilişkiler içinde tanıyabiliyor.
Bebekler ilk doğduklarından itibaren 3 temel ilişki biçimini öğreniyorlar.
Kabul edilmek
Reddedilmek
Yok sayılmak
Kabul Edilenler
Kabul edilerek büyütülen insanlar, kendilerini tanıma fırsatını yakalayabilen insanlar oluyor. Bebeklikten itibaren, onlara deneme-yanılma izni veriliyor. Bu sayede, birey neyi sevip neyi sevmediğini anlayabiliyor. Bir çocuğun ebeveyni onun sevdiklerini, sevmediklerini görüp, kabul edip, hayat çabasını takdir ederse, birey de kendini kabul eder ve sever. Hayattan ne istediğini bilir ve nasıl bir iş seçeceğine, nasıl ilişkiler içinde olmak istediğine doğru karar verir. Bu sayede de hayatta daha az yara alır.
Reddedilenler
İlişkiler içinde, reddedilmek her yaşta insan için çok zordur. Bebeklik ve çocuklukta da çok zordur ama işin daha kötü yanı bunun ne kadar zor olduğunun, reddedilerek büyütülen bebek ve çocukların farkına varamıyor olmasıdır. Çocuk, reddeden bir ebeveyn ile büyürken, kendi olmamanın, hep karşıya göre şekil almanın normal olduğunu idrak ederek yetişir. Bu durum hayatı boyunca da devam eder. Tüm arkadaşlıklarında, eğitim hayatında, iş hayatında ve ikili ilişkilerinde hep yönlendirilen olur. Ne istediğini yapmak bir yana, ne istediğinin farkına varması bile neredeyse imkânsızdır.
Yok Sayılanlar
Yok sayılmak ilişki biçimlerinin arasında en zor olanıdır. Reddedilmekte bile, varlığının kabulü vardır. Sadece fikirler ve davranışlar reddediliyordur ve şekillenmeye çalışılıyordur. Oysa ki yok sayılmak tamamen görmezden gelinmektir. Büyürken yok sayılan çocukların istekleri, ihtiyaçları, davranışları hiç görülmez. Reddedilmek kadar farkına varılmayan bir durum da değildir bu. Bu çocuklar zaman zaman çok başarılı olarak görülmeyi başarırlar fakat bazen çok yaramazlıklar yaparlar ve uyumsuz davranışlar gösterirler sonuç olarak da sadece “yaramaz” olarak etiketlenirler. Halbuki bu uyumsuzluklar, bu çocukların yardım çığlıklarıdır. “Gör beni, duy beni, istersen kız bana ama yeter ki beni farket!” diyordur bu çocuklar.
Daha sonra hayatları boyunca da hep görülmek, duyulmak isterler. Bazen güzel işler ile göz önünde olmak uğruna çabalarlar ama her zaman bu kadar sağlıklı yönetilemeyebilir hayat. O zaman da, hoş olmayan şekilde görülebilirler.
Tüm bu süreçler, çocukların yetişkin olup kuracakları hayatları, yeni ailelerini, yönetecekleri ilişkileri etkiler. Bu sebeple, her bireyin hangi ilişki biçimi ile büyüdüğünü fark etmesi ve bugünkü davranışlarını bu büyüme şekline göre yorumlayabilmesi gerekir.
Nasıl bir hayat ya da aile kurcağımız bu yorumları doğru yapıp, ilişki biçimlerimizi yeniden şekillendirmemize bağlıdır.
Comments